2 Mart 2008 Pazar

Kitapların Işık İkliminde


Kitapların Işık İkliminde

İbrahim REFİK

GİRİŞ

Yüce Allah Mukaddes Beyan'ında Efendimiz'e (sav):" Rabbim ilmimi artır. " (1) demesini öğütlemektedir. Zira varlığın hakikati ancak onu yaratan Allah'ın lütfedeceği ilimle anlaşılabilecektir. Buna bağlı olarak Cenab-ı Hak bu ayetle ayrıca inananlara nasıl bir dua etmeleri gerektiğini de öğretmektedir(2) "Kur an" kelimesinin "İkrâ" emriyle aynı kökten olması ve "okumak" manasına gelmesi sebebiyle Yüce Kitab'ımızı her aklımıza getirişte "okuma" dersi almamızın sağlanması Rabbimizin, ilim talebinde yatan ehemmiyeti bizlere hissettirmedeki bir başka rahmeti olmaktadır.(3)Fıtratı icabı sonsuz bir kemâle doğru terakki etmeye mecbur olan insanoğlunun hidayeti için gelen bir "KİTAB"ın ilk bu kelimeyi "Oku" seçmesi müminlere ilmin ehemmiyetini duyurmaya ilk tedbirdir. (4)Rabbimizin vahyi "oku" emriyle başlatmasının enteresan bir yönü de şudur: Bu ayet Arapça dilbilgisi yönünden bir fiil cümlesidir; normal bir fiil cümlesinde özne ve fiilden başka bir de nesne olması gerekir; fakat bu ayette nesne belirtilmemiştir. Böylece enteresandır ki Allah'ın "oku" demesine rağmen neyin okunacağını belirtmemiştir. Sadece Allah'ın adını an ve oku denilmektedir. Buradaki gizli hikmet, şüphesiz Müslümanlara her ne olursa olsun, ister dini, ister dini olmayan her şeyi okuyup öğrenmeleridir. Eğer Allah nesneyi kesin olarak, mesela Kur'an'ı oku deseydi, Müslümanlar ondan başka bir şey okumayabilirlerdi. Bununla Allah okumanın ve ilmin sınırı olmadığını göstermiş olmaktadır(5).Kur'an'ın bu mesajlarını iyi anlayan Müslüman toplum, bilhassa ortaçağda ilim ve teknolojide zirveye çıkmışlardır ki bu durumu, İslam dünyasında ilmin önemini inceleyen Franz Roshental şöyle vurgulamaktadır: "Hiçbir inanç sisteminde, İslam'da olduğu ölçüde din-ilim uygunluğu ayrılmaz bir biçimde gerçekleşmemiştir." (6)Kainatta tecelli edegelen nizam ve değişik şekilde tecelli eden şeylerin birbiriyle olan münasebetini idrak-dan ve bu idrakların tasnifi ve biraraya getirilmesinden ibaret olan ilmin(7) elde edilmesi, bu büyük nizamın muammasının kavranmasına aracılık etmesi bakımından büyük önem arzetmektedir. Bunun elde edilmesinde de en önemli yol hiç şüphesiz okumaktan geçmektedir.Bu yazımızda bu önemli fiilin (okuma ve ilim) ve metanın (kitap) etrafında etraflıca bir seyahat yapacağız.
EŞSİZ BİR KİTAP MEDENİYETİ
Şurası muhakkak ki çağlara ve kültürlere göre değerler farklı farklıdır. Bizim dünyamızın bir dönem için değer atfedilen şeylerini anlamak için zaman makinasını geriye doğru işlettiğimizde Arap şairi el-Mütenebbi'nin ifadeleri içinde şunu görürüz: "Dünyada en güzel yer rahvan atın sırtı; Zaman içinde en hayırlı dost ise kitaptır."(8)Yine bunu pekiştirici mahiyette o dönemin bir başka şairinin ağzından şunlar dökülür:"Pazarlarda oturmak kötü bir şeydir. Bunların içinde öyle olmayanları da vardır:At pazarı, silah pazarı ve kitap pazarından başkasına yaklaşma.İşte sana yiğitlerin âleti ve işte sana edeb ehlinin sermayesi..."(9)Cihanın garbının karanlıklar içinde olduğu o dönemde cihanın şarkı ışık ışıktır. İlim, âlim, kitap ve kütüphane el üstündedir ve kadirşinas sultanların himaye kanatları altındadır. İşte size deryadan katreler;O dönemin hükümdarının kendileri de ilim sahibi oldukları için ilme ait değerler de zirvededir.Endülüs hükümdarı el-Hakem, kitap satın almak üzere uzak memleketlere tüccarlar göndermekte ve -henüz tanımadıkları kitapları satın alıp Endülüs'e getirmeleri için- onlara bol miktarda para tahsis etmektedir. Kitab"ül-Ağânî'yi duyduğu zaman, eserin müellifi Ebû'l-Ferec el Isfahâni (Ö.356/967)'ye saf altından 1000 dinar yollayarak kitap piyasaya çıkmadan elde eder.(10)Dönemin çarşı ve pazarı ayrı bir güzellikler kuşağıdır.El-Ya'kûbî, Bağdâd mahallelerinden bahsederken sadece bir mahallesinde yüzden fazla kitapçı dükkanı olduğunu belirtir. (11)Bu kitapçıların seviyesi ise hayret edilecek kadar yüksektir.Ebu'l- Haccâc'ın anlattığına göre adamın birisi, ilim tahsil etmek için Bağdad'a gider. Allah'ın nasib ettiği kadarıyla okur, sonra da memleketine dönmek ister. Bu maksatla kendisini götürecek bir hayvan kiralar. Hayvanın sahibi, yolda bâzı ihtiyaçlarını almak için dükkana girer. Talebe bu sırada komşu dükkan sahiplerinden ikisi arasında cereyan eden ilmi bir müzakere işitir. Bunun üzerine: "Satıcıların ilmi seviyesi bu merkezde olan bir beldeyi bırakıp gitmek akıl kârı değildir." diyerek, hayvan sahibinden, kendisini tekrar Bağdâd'a geri götürmesini ister.(12)Zaman makinasını biraz daha asrımıza yaklaştırdığımızda daha enteresan şeyler müşahede ederiz; ilmin taşıyıcısı kitap o kadar değerlidir ki, Osmanlı, cihan fethi için çıktığı gazalarda kazandığı zafer sonrası hasımlarına dikte ettirdiği antlaşma maddeleri arasında istediği kitapların listesi vardır.Devlet ve çarşı-pazar çapında bu kadar canlı olan ilim-kültür hayatının fertleri nasıldır acaba? Birkaç misalle onlara göz attığımızda günümüz ölçülerine göre değerlendirmesi zor bir manzara çıkmaktadır karşımıza.Hafız Sahavî (r.a.) 'nin anlattığına göre; 234 senesinde İsfehan'da vefat eden Ebu Eyyüb Süleyman b. Davud eş Şâzegûnî büyük hafızlardandır. Ölümünden sonra onu rüyada görürler ve "Allah sana nasıl muamele etti?" diye sorarlar. "Beni bağışladı." cevabını verir. "Hangi amelinle?" diye sorulduğunda:"İsfahan yakınlarında yağmura tutuldum. Yanımda kitablar vardı. Çatı gibi birşeyin altına giremedim ve sabaha, yağmur kesilinceye kadar kitablarımın üzerine çömeliverdim. Allah'da bu yüzden başkaları arasında bent de bağışlayıverdi."cevabını verir.(13)Devrin kitap aşığı el-Câhız, kitap almaya para yetiremediği için kitapçı dükkânlarını kiralayıp sabaha kadar kitapları mütalaa eder.(14) İşte böylece ilim, değerini bilmenin ve çilesini çekmenin neticesi olarak dev kametler yetişir ve bunlar bir ömre sığmayacak dev eserler verirler. Sonunda da kendi asırlarını ve kendinden sonraki asırları aydınlatarak, vefatlarından sonra dahi tükenmez varidatlar kazanırlar.Faslımızı bu ışık adamlarını, her biri ufuk açan sözleriyle noktalayalım:*İlim sahibinin dostu çok olur. Mal sahibinin ise düşmanı. (Hz. Ali)*Kalem kılıçtan üstündür. Zira berikisi sadece yakından tesir ettiği halde ötekisi çok uzaktan tesir eder. (Kaşkalani)*Hakîmin birine sorarlar:-"Neyi sermaye edinelim?"-"Bindiğiniz gemi battığı zaman sizinle birlikte yüzebilecek şeyleri, yani ilmi." diye cevap verir.*Kalemlerin kağıtlar üzerindeki cızırtıları, dügâh ve uşşak makamlarından daha tatlıdır. (Zemahşerî)*Kitabım yüzüme bakınca gönlüm eğlenir, emdiğim şeker kamışının sütü gibidir. Sakın kitabımı benden isteme. Çünkü bu elimden güzel sevgilimi almak gibidir.(La edrî)
DÜNÜN RENKLİ DÜNYASINDAN BUGÜNÜN BELİRSİZLİĞİNE
Zaman makinasını tekrar başa alıp günümüze döndüğümüzde ilim ve kültür hayatının renklerinin maalesef eskisi gibi parlak ve canlılıktan belirsizliğe dönüştüğünü görmekteyiz. O günden bu güne köprülerin altından çok sular geçmiştir. Tanzimatla birlikte toy bir delikanlı hevesiyle, istiridye kabuklarını incilerden ayırmadan önümüze ne gelirse ithal ettiğimizden dolayı(15) millet olarak topyekün "frengi"ye yakanmışızdır.Bu hastalığın bünyemizde yaptığı tahribatın bir sonucu olarak maddeci yığınlar haline gelen günümüz insanının artık okumaya vakti yoktur(!) Çünkü çok daha önemli işleri vardır; para kazanmak ama çok para kazanmak zorundadır. Ancak bu sayededir ki toplumun üst seviyelerindeki yerini alabilsin. Zaten o öğrenilecek şeyleri(l), akıl yürütme yeteneğinin dumura uğratıldığının ve rasyonel düşünceden uzaklaştırıldığının farkına bile varmadan sihirli beyaz camdan fazlasıyla öğrenmektedir.Sonuçta da düşüncede sığ, yeni terkipler yapmaktan mahrum ve fikir adına yeni birşeyler üretemeyen keyfıyetsiz kalabalıklar. Bunun faturası ise uzun dönemli düşünürsek; zengin toprakların fakir bekçileri olmaya mahkum bir millet.Yazıdan gayemiz karamsar bir tablo çizmek değil. Yarayı teşhis edip neşter vurmak. Daha okjektif olup teşhisimizi belirginleştirmek için istatistiklere bakalım.
İSTATİSTİKLERİN S.O.S ÇALAN VERİLERİ
Önce bilgi depoları olan kütüphanelere baktığımızda; S.S.C.B.'de 2.549 kişiye 1 halk kütüphanesi düşerken Türkiye'mizde ancak 64.600 kişiye bir kütüphane düşmektedir. Bu rakam İngiltere'de 3.508, Belçika'da 4.253 kişiye bir kütüphanedir, (16)Bu kütüphanelerden istifade oranı ise tam bir faciadır: 1988 kültür istatistiklerine göre koca 50 milyonluk Türkiye'de 1 yıl içinde kütüphanelerden yararlananların sayısı sadece ve sadece 258.044.(17) Herhalde bunların büyük çoğunluğunu da ödev yapmak için gelen öğrenciler teşkil etmektedir.Okuma alışkanlığımıza gelince:Piar'ın 1982 de yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de kitap okuyanların toplam nüfusa oranı 10.000/8 dir.(18)Üniversite gençliği üzerinde yapılan bir diğer ankete göre "Ders kitabı dışında kitap okumadıklarını söyleyen öğrencilerin oranı %22 den az değildir. Başka bir ifadeyle her beş öğrenciden biri ders dışında kitap okumuyor."(19)"Türk Gençliğinin Problemleri, Beklentileri, Eğitim ve Kültür Bakımından Düşünceleri" adlı 1989 yılı Devlet Bakanlığı araştırmasına göre: (Araştırma 15-26 yaş gurubunda 5139 genç üzerinde yüzyüze yapılmıştır.) gençlerin %69 u adını hatırlayamayacak kadar uzun zamandır kitap okumadıklarını söylemişlerdir.Yayın dünyasına gelince:Unesco araştırmalarına göre yılda basılan kitap sayısı S.S.C.B.'de 82.710, A.B.D.'de 51.058, Yunanistan'da 35.000 iken ülkemizde ise 6101 adettir.(20)Ayrı bir araştırmanın acı bir sonucu da şu: 1950'li yıllarda ülkemizde bir kitap 3 ila 5 bin adet basılmaktadır. 1990'dayız yine bir ki¬tap 3 ila 5 bin basılmaktadır.(21) Nüfus artışını, okuma-yazma oranlarının da artışını düşünürsek karşımıza çıkan tablo korkunçtur.Mukayese olması bakımından komşumuz, altı milyon nüfuslu Azerbaycan'lı şair Vahapzâde ile yapılan röportajdan bir pasaj aktarmakta yarar var: "Vahapzade diyor ki; Azerbaycan'da benim ve birçok yazarın kitapları elli bin, seksen bin, yüz-bin basılır. Mesela benim buraya gelmeden önce "Gelin Açık Danışak" adllı bir kitabım basıldı. Ti¬rajı kırkbindi, üç günde bitti. İlave olarak yüzbin bastılar.(22) Ya gazete ve dergiler:Yüzlerce lotarya, armağan, karton, kupon, ansiklopedi dağıtılmasına, yalnızca TV'de 11 milyarı aşan reklam yayını yapılmasına karşılık günlük gazete okuyucusu 1988'de, 1987'ye göre 42.576 azalmıştır.(23)1984'de yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de kişi başına düşen dergi sayısı 1 yılda sadece 1.2'dir. Aynı araştırmaya göre bu rakam Japonya'da kişi başına 25 adede ulaşmaktadır.(24)İlme değer vermenin bir başka de göstergesi olan devletin ilmi araştırma ve geliştirmeye ayırdığı pay da çok düşündürücüdür.Îlim ve teknolojide ileri düzeye erişmenin temel şartı bir ülkenin araştırma ve geliştirme harcamalarının gayrisafi milli hasılanın yüzde ikisi ile beşi arasında olmasıdır. Fakat bu oran Türkiye'de binde ikiyi bile aşmamaktadır.(25)Son olarak bir ülkenin kalkınmışlığında ölçü olarak kabul edilen kişi başına kâğıt tüketimini vermekle iktifa edelim:A.B.D.'de kişi başına bir yılda tüketilen kağıt miktarı 391 kilodur. Bu rakam Avrupa ülkelerinde 90 kilo, Türkiye'de ise sadece 18 kilodur. (26)Diğer ülkelerle mukayese edilerek verilen okuma oranları, kitap, mecmua, gazete baskıları vs. gibi istatistiklerin ürkütücü rakamlarının sebepleri ayrı bir tahlil gerektirdiği ve müstakil bir yazı başlığı olduğu için detaya inemiyoruz.
BEŞİKTEN MEZARA OKUMA ŞUURUNA DOĞRU
Günümüz insanının zihni, günlük hadiseler tarafından işgal edilmiş: ruh dünyası kısır boğuşmaların aldatıcı baskılan allında ezilmektedir. (Günlük televizyon haberleri, siyasi polemikler, sporlar, sporcular, sanatçılar, sırf merak uyandırma maksadıyla tertip edilmiş yalanlar, sansasyonlar vs.)Bu yapılanlara klasik tarifiyle beşinci kolun uzantıları dense bile, sanırım bu kollar ahtapotunkiler kadar çok ve zavallı insanımızı da çepeçevre cendereye almış durumda.Bu fasit kuşatmayı kırmak için fert ve devlet olarak yapılacak çok şey olduğu ortada...İlk etapta okumanın entelektüel bir meşguliyet olmadığı, herkesin beşikten mezara kadar okuması gerektiği şuuru milletimizin hafızasına nakşedilmesi ve bu hususta bir seferberlik başlatılması çok önemli bir başlangıç.Ayrıca, 95 kişiye bir kahvehane, 65.000 kişiye 1 kütüphane düşen(27) ülkemizin içler acısı hali yetkili şahıslarca çok ciddi ele alınıp rakamların tersine çevrilmesine çalışılmalı.Fert olarak ise, ilk etapta TV'li odadan TV'siz odaya hicret edip, okuma zaman ve zeminini oluşturmalı. Daha sonra da, H.İsmail'in:"Harf harf yağdı ilim üzerimizden. Kimimiz gül oldu kimimiz diken." beyitinde ifade ettiği gül ve dikeni iyi ayırtederek, çağımız insanının neredeyse kokusundan baygınlık geçireceği yanık ölü etlerinden bahseden kitabları(28) değil de, evveliyetle ilhamını ana Kitap'dan olan ve ruha diriliş mayalayan, günümüzün dertlerine, neslimizin kalp ve vicdan hastalıklarına, düşünce bozukluklarına derman olacak kitapları okumalıyız.(29)Hem öyle okumalıyız ki, bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olma şuuruyla(30) tekrar tekrar okumalıyız.Böylece cismini kabir yapıp gezen cahillerden olmadan kurtulacak, marifet merhalelerinde her an bir öteye sıçrayarak öğrendiği hakikatları muhtaç gönüllere duyuracağız.İlmin, herşeyden önce kişinin kendini ve Rabbini bilmesi demek olduğunun şuurundaki günümüzün, gönlü daima kafasından ileride olan aydın nasiyeli gençleri ilmi ellerinde tutamazlarsa, Mevlana'nın "Hamuru bozuk olana ilim ve fen öğretmek, yol kesicilerin eline kılıç vermekten farksız; hafta sarhoşun eline kılıç vermekten de beterdir. Mal ve mevki gibi ilim de mayası bozukların elinde fitne ve fesat aletidir."(31) sözüyle belirttiği gibi ilim, şarkın ve garbın gaddar ve zalimlerinin elinde bir tehdit unsuru olmaya devam edeceğe benzer.Yazımızı el-Biruni'nin bir duası ile bitirelim: "Razı olacağı şeylere sarılmak hususunda Allah'dan yardım dilerim. Batıl şeyleri öğretip onlardan korunmak için de Allah'dan hidayet isterim."(32)

DİPNOTLAR
1- Taha ll4

2- Canan. Prof. Dr. İ. Peyg. Okuma Yazma Sefer. Cihan Yay. İst/84. s.49

3- A.g.e. 34

4- A.g.e. 34

5- Bayraktar. Doç.Dr. Mehmet; "İslam ve İlim", Milli Kültür, Eylül/1990Sayı:76 sh.70

6- A.g.e. 70

7- Şahin. M.A.; Asrın Ge. Tereddütler-1. T.Ö.V. Yay.. İzmir/1991 sh.2

7- Çelebi. Dr. Ahmed:Terc. Ah Yardım, İslam’da Eğitim ve Öğretim Tarihi, Damla Yay. İst/1983, s.139

8- A.g.e. 57

9- A.g.e. 142

10- A.g.e. S4

11- A.g.e. 58

12- Ebu Gudde, Abdülfettah; İlim Uğrunda. Ebru Yay. Isı/1985, s. 154

13- Çelebi, a.g.e. 55

14- Meriç. Cemil; Yeni Devir 20 Temmuz 1981

15- Gülle. Hüseyin;"Bu hafta kütüphane haftası" Zaman 27 Mart 1991

16- T.C. D.İ.E. Kültür İstatistikleri yayın no: 1415 Mayıs 1990

17- Özçelebi, O. Suat; Okuma Alışkanlığı ve Türkiye, Mili. Yay, Îst/90

18- A.g.e.

19- Gülle. a.g.e.

21 - Kaplan. Prof. Dr. Mehmet "Kitap ve Kütüphane" Kayraklar dergisi1987/5

22- Tercüman 29.5.991

23- 1990 Türkiye Kültür Sanat Yıllığı, T.Y.B. Yay. Ank. 1990

24- Işık İhsan; Kültürümüzün Kimliği. Ünlem Yay. İst 1991

25- Özemre, Prof. Dr. Ahmet Yüksel İlimde Demokrasi Olmaz. YeniAsya Yay, İst/991

26- Öztürk, M.;"Okumaya Acımak" Öğüt Dergisi Şubat 991. sayı 68

27- Gülle. a.g.e.

28- Karakoç. Sezai; Çağ ve İlham-I Diriliş; Yay. İst 1986. sh.189

29- Şahin, M.Abdülfettah; İnancın Gölgesinde, Nil Yay. İzmir/91 sh.246

30- Balzac

31- Mevlana; Mesnevi. Nahifi tercümesi. 4. kitap. Haz. Amil Çelebioğlu. Sönmez Yay. İst/1969 sh.56

32- Kurt. İhsan: “Bilgi, bilim ve zihniyetler” Milli Kültür. Eylül/1990 Sayı:76 sh.74

1 yorum:

Adsız dedi ki...

merhabalar.teşekkür ediyoruz. bizlerde paylaşım için döküman yollayacağız.