22 Şubat 2008 Cuma

KİTABIN HÜZÜNLÜ ÇAĞRISI


KİTABIN HÜZÜNLÜ ÇAĞRISI
İnsanımız buhranlar içinde zihni karmaşıklığın arttığı, adına depresyon dedikleri hastalıkların çoğaldığı bir çağda yaşıyor. İnsanlarımız artık fikirleri değil, hatta olayları bile değil şahısları tartışmaya, konuşmaya başlamışlardır. Bu da insanımızın fikri zenginliğinin ne seviyede olduğunu gösterir. "Eğer millet olarak geçmişteki şerefli yerimizin yeniden kazanılması ihtişam dönemimizin bir kere daha yaşanması ve milletler arası işlerde, denge unsuru olmamız arzu ediliyorsa, evvela zamana hâkim olmanın yolları araştırılmalıdır. Bu önemli sermayenin en küçük parçası dahi heder edilmemeli ve onu en iyi şekilde değerlendirmenin usul ve metodu nesillere ezberlettirilmelidir." ***
Ömrün kısalığından dem vurmamalıyız. Önemli olan hayatın uzunluğu kısalığı değil, önemli olanı mevcut zamanın değerlendirilip başaklar haline getirilmesidir. Ara vermeden her gün 1-2 saat olsun vazifesini muntazam yerine getiren nice kimseler vardır ki, zamanla ortaya koyabildikleri eserlerin çokluğu karşısında kendileri bile hayretle kalırlar. Boş kafalar ve boş beyinlerden boş kelimeler çıkar. Bu boş zihinleri doldurmalıyız. Daha sonra taşırmalıyız. Etrafımıza güzellikleri anlatmalıyız. Bunun için çok kitap okumalıyız. Bizler kitaba değer veren bir milletin torunlarıyız. Günümüzde bu mirasa yeterince sahip çıkılmamaktadır. Oysaki tarihimiz kitap okuma işini bir sanat haline getirenlerle doludur. Onlar bu işi bir meslek olarak değil gaye olarak hayatlarına şiar edinmişlerdir. Onlar mezara kadar okumayı bırakmamışlardır. Arkalarından birçok eser ve memnun olmuş gönüller bırakmışlardır. Sinelerimizde ki sevgileri ve büyüklükleri her zaman var olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bu değerli şahsiyetlerin kitapla olan maceralarına kısa kısa değinerek acaba bizler zamanımızı nasıl değerlendiriyoruz sorusunu vicdanlarımıza sormalıyız.
GEÇMİŞTE KALAN KİTAP SEVDALILARI
— Fatih Sultan Mehmet'in çocukluktan başlayan bir okuma tutkusu vardı. Arapça ve Farsçanın yanı sıra Latince, Yunanca, Slavca ve İbraniceyi öğrenen Fatih Sultan Mehmet, bazen sabaha kadar okur, okuduklarım not alır ve onlardan yararlanarak planlar yapardı. Fetih yolundaki en büyük payda bu okuma sevdasıdır.
— Yavuz Sultan Selim, 8 yıllık kısacık saltanatına kıtalar fethini sığdıran koca sultan, develere yüklettiği kütüphanesini bir an olsun yanından ayırtmamakta ve şehzadelik döneminde 3 saate indirdiği uykusuyla günde 8 saatini kitap okumaya ayırmaktaydı.
­--Mustafa Kemal'in uşağı olan Cemal Oranda bir hatırasını şöyle anlatıyor: "Bir gün yine Atatürk tarihle ilgili kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki çevresini görecek hali yoktu. Ülkeyle bir sürü sorunlar dururken devlet başkanının kendini tarihe vermesi Vasıf Çınar'ın biraz canını sıkmış olacaktı ki Atatürk'e şöyle dediğini duydum:"
Paşam Tarihle uğraşıp kafanı yorma. 19 Mayıs'ta kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın?"
Atatürk Vasıf Çınar'a şöyle cevap verdi:"
Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun l kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım."
— Taha Akyol okumanın önemine şu sözlerle dikkat çeker; "Sadece meslek gereği okumak zorunda değilim ben, aynı zamanda okuma denilen eyleme de vurgunum. Başkalarının zihin dünyasında dolaşma daha büyük hayatların içine girebilme imkânı sağladığı için de okuyorum. Başka türlü asla öğrenemeyeceğim birçok şeyi bilmemi sağlıyor. Okumalarım, daha sağlıklı düşünmemi ve doğru karar almamı da sağlıyor. Keyifli bir günde 3 tane hacimli kitabı okuyup, notlarımı da bilgisayarıma işleyebiliyorum.
—Herkes Barış MANÇO' yu yılda 5OO.OOO km yol kat eden bir seyyah olarak bilir. Ama seyahatlerine verdiği önemi kitaplara da verirdi. Öyle ki kütüphanesi sayısız kitaplarla doluydu.
—Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran merhum Turgut ÖZAL ve ülkemizin en hızlı okurlarından biri olan merhum Adnan KAHVECİ' nin bulunduklar konuma yükselmelerinde kitap okumaya verdikleri önem herkesçe bilinmektedir.
—Cemil Meriç gece gündüz okurdu. Bu yüzden gözlerinin gücünü her gün biraz daha yitirdi. Ne var ki, o buna hiç aldırmaz, odasında masanın üzerine sandalyeyi koyar, kendi de san sandalyeye çıkar kitabını, ampule 30 cm uzaklıkta tutardı. Bunu, elektrik ampulünü aşağıyı değin itecek kordona verecek parası olmadığı için yapardı. Parasızlığının sebebi ise de, parasının tamamım kitaba yatırmış olmasıydı. Kendisine bir şey sorduğumuzda, filanca yazarın, filanca kitabının, filanca sayfasında olduğunu söylerdi.
—Azerbaycanlı şair Bahtiyar Vahapzade’yle yapılan röportajdan bir pasaj aktaralım: "Vahapzade diyor ki; Azerbaycan da benim ve birçok yazarın kitapları 50 bin, 80 bin, 100 bin basılır. Mesela benim buraya gelmeden önce "Gelin Açık Danışak" adlı kitabım basıldı. Tirajı 40 bin, 3 günde bitti. İlave olarak 100 bin bastılar.
—Hilmi Ziya Ülken Bu ordinaryüs profesörümüz, okumaya başlayacağı zaman ayaklarını su dolu bir kovaya uyumamak için sokar, sabahlara kadar okurdu.
—Ömer Nasuhi Bilmen, Bu meşhur İslam âlimi diyor ki: "Küçük yaşlarımda elime geçen eserleri bir gecede okuyup bitirirdim. Gözlerim kan çanağına döner sıhhatim bozulurdu. Annem gecenin geç saatlerinde gelir, ıslanmış lambanın camlarını siler bazen de "Artık yeter, yat" diye üfleyip giderdi.

—İmam-ı Vaki, Bu hak dostu karnı acıkınca sadece yemek yer, ekmek yemezdi. Sebebi sorulunca: "Ekmeği çiğnemeyle geçen zaman içinde günde 50 tane ayet veya hadis öğrenirim" derdi.
—İbnül Nefis, Fıkıh ve tıp âlimi İbnül Nefis okuyup öğrendiklerini yazmaya başladığı zaman tükenen kalemlerini açmak için vakit kaybetmemek maksadıyla yanma birçok kalem koyar, tükeneni bırakarak hemen yenisini alırdı.
—Kâtip Çelebi, diyor ki: "Mumlar tükenir güneş doğar, ben hala okurdum. Gözüme uyku girmezdi.
—Endülüs hükümdarı el-Hakem, kitap satın almak üzere uzak memleketlere tüccarlar göndermekte ve henüz tanımadıkları kitapları satın alıp Endülüs'e getirmeleri için bu tüccarlara bol miktarda para tahsis etmektedir. EI-Hakem, Ebül Ferec el-ısfahanının "Kitabül- Ağani" isimli bir kitap yazdığını öğrendiği zaman, derhal eserin müellifine saf altından 1000 dinar yollayarak piyasaya çıkmadan elde eder.
— İslam dünyasının ilk kitapçı dükkânları Abbasi devletlinin kuruluş devresinde ortaya çıkmıştır. El Yakubi, Bağdat mahallelerinden bahsederken sadece bir mahallesinde 100 den fazla kitapçı dükkânı olduğunu belirtir.
— Henüz karanlığı üzerinden atamamış Avrupa'nın en bilgili hükümdarı sayılan Fransa kralı V. Charles 'in kütüphanesinde 900 kitap bulunup, kilise kütüphanelerinde bulunan çok az sayıdaki zincirlerle bağlanmış kitapların demir parmaklıklar arasından okutulduğu bir devirde, kapı komşusu Müslüman Endülüs hükümdarı halife II. El Hakem'in kütüphanesinde 600.000 yazma kitap bulunurdu.
— Harun Reşit Ankara'yı zapt ettiği zaman ve Halife Me'mun da Bizans imparatoru III. Michael'e karşı zafer kazandığında savaş tazminatı olarak, para veya altın yerine eski el yazmaları talep etmiştir.
— İbnül Cezvi hayatını araştırdığımız zaman;
*Tedris i Telif ve fetva hazırlamakla geçirdiği ömrünün tek anını bile boşa geçirmediğini,
*Eser vermedik hiçbir ilim dolu bırakmadığını,
* Bazısı 20 cildi bulan 340'tan fazla eser verdiğini,
*Günde 4 defter doldurduğunu,
*Bir yılda yazdıklarının 50-60 cilt tuttuğunu görürüz.
— Çok okuma meraklılarından CAHIZ'ın kitaba verecek parası olmadığı için, kitapçı dükkânlarını geceleri kiralayıp, sabaha kadar incelemelerde bulunduğu meşhurdur.
—İbrahim Hakkı Marifet Name sahibi şair, âlim ve mutasavvıf zamanın çoğunu kütüphanede geçirirdi. Bazen kendisini kitapların cazibesine öyle bir kaptırırdı ki, adeta yemeyi içmeyi unuturdu.
—Divan-ı Lügatit Türk'ü asırlar sonra yüz yüzüne çıkaran Ali Emiri Efendi (1857-1924)kendi ifadesiyle: "Lamba kenarında kitap mütalaa ederken sabah olmak defaatle Vaki oldu. Uyuşanı kimse yanımda yatmazdı. Okuduğum kitapları şaft-ı aleni ile(yüksek sesle) tekrar edermişim."
—İbni Teymiye ilminin çoğunu, uykudan ayırdığı zamanlardan kazanmıştır. Kitap okumaya başlayacağı vakit beline kadar varan saçlarını bir çiviye asar, böylece kitap okurdu. Uykusu geldiğinde çiviye asılı saçları uyumasına mani olurdu.
—Seyyid Kutup günde ortalama 10 saat okurdu. Kendi ifadesiyle "Bu satırların sahibi ömrünün 40 senesini okumakla geçiren bir insandır" derdi.
—Dr. Burney müzik dersi vermek için bir öğrencinin evinden ötekinin evine gittiği zamanlarda Fransızca ve İtalyanca'yı at üzerinde öğrenmiştir.
— Stephenson, geceleri makinist olarak çalıştığı zamanlar, kendi kendine matematik ve geometri öğreniyor gündüzleri de yemek paydosunda kömür veya tebeşir parçasıyla vagonlar üzerine işlemler yapıyordu.
— Watt, matematik aletleri yapmakla meşgul olduğu sırada bir taraftan kimya okuyor, bir taraftan da İsviçreli bir boyacıdan Almanca dersleri alıyordu.
— Ahmet Mithat Efendi "Ayaklı Kütüphane" diye anılırdı. Bereketli ömrüne 226 kitap yazmayı sığdırmıştır.
—Muallim Naci'nin Medrese hatıralarında anlattığı: "Boğazı geçerken kayığı alabora olan Osmanlı Şair'inin denize batarken bile, yanındaki şiir defterini sopasının ucunda suyun üstünde çalıştığının hikâyesi ne kadar dramatik ve göz kamaştırıcıdır.
— 45 yaşında vefat etmesine rağmen normal bir ömre zor sığacak çok eser veren NEVEVİ zamanı disiplin altına almasıyla konuya ışık tutar. Zira eser yazmaya, öğrenmeye, öğretmeye ve ibadete çok zaman ayırdığı için sadece seher vaktinde l kere yiyip içmeyi kendisine prensip edinmiştir.
—Fahreddin Er Razi sofraya oturduğunda bir yandan yemeğini yer, diğer taraftan kitap okurdu. Evinden mescide giderken binek sırtında 300 öğrencisine ders verdiği anlatılır.
—Eş-Şeyh Fahreddin : "Allah'a kasem olsun, yemek saatinde ilimle meşgul olmayı kaçırdığım için çok üzülürüm, zira vakit ve zaman çok kıymetlidir" diyerek yemekte kaybettiği zamana üzülmüştür.
—İbni Akil hiç boş vakit geçirmediğini yorulduğunda derhal tefekküre geçip, zihniyle birtakım meseleler halline çalıştığına ifade edilir. Bu gayret ve hırsın neticesi olarak İbni Akil 20 ayrı bilim dalında çok eğerli eserler vermiştir.
—Endülüslü İbnü Rüşd sürekli kitap okurdu. Kitap okumadan geçen sadece 2 gecesi vardır, bir evlendiği diğeri de babasının vefat ettiği gece...

—Her türlü başarısızlık karşısında inanılmaz olumlu tutumu ile bilinen Abraham LİNCOLN çocukluğunda bir çiftçinin yanında yardımcı olarak çalışıyordu. Çift sürdüğü hayvanları dinlendirdiğinde kitap okuyarak bazı okulları dışarıdan bitirmişti. Sonra ki dönemlerde bir bakkalda çıraklık yapmaya başladığında müşteri olmadığı zamanlarda kitap okuyup ders çalışarak liseyi bitirmiş, daha sonra da hukuk fakültesinden mezun olup baro sınavlarına girerek avukat olmuş ve ABD'nin 16. başkanlığına kadar yükselmiştir.
—Fransa başkanlarından Daguessau yemek vaktini beklediği sıralarda boş durmak yerine sürekli yazmış ve kocaman bir kitap meydana getirmiştir.
—İbnü Sina 10 yaşına bastığında birçok bilim dalında pek çok şey öğrenmişti. Bir kitabında şöyle der: "Geceleri hep okumak ve yazmakla meşgul oldum. Uyku bastıracak olursa bir bardak bir şey içip açılıyor, yeniden çalışmaya koyuluyordum.
—Ünlü yazar Maksim Gorki bir fırında çırak olarak çalıştığı yıllarda TOLSTOY'un bir eserini okurken adeta kendinden geçmişti. Bir ara havaya kaldırdığı kitaba uzun uzun baktı ve şunları söyledi ; "Kâğıdın içinde sihirli bir şey mi var acaba?"
—Cemil Meriç kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladı olarak görür kendini hep. Sonra okulda hep yalnız, hep yabancıdır, sürünün dışında sevimsiz ve aptal bir dünyanın ortasındadır. Kitaplara sığınır, kendisine bir başka dünya oluşturmak, bir kale kurmak ister. Ve şöyle der. "Düşman bir çevrede ister istemez kitaplara kaçıyorum. Yani düşünceye ve edebiyata hür tercih sonunda yönelmiyorum. Yaşamak için kendime bir dünya inşa etmek zorundayım. Kitaplar bir limandı benim için, kitaplarda yaşadım ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşlan kitaplardı. Kitaba demir atan yazar bu limandan ayrılmaz. Kitap sevgisi kendisinde ikinci bir fıtrat halini alır. Evet, bu limandan (Kitaptan) ayrılmak yok, ölmek var, dönmek yok.
Bir Kitabın Peşinden Ali Emiri Efendi
Türk dilinin ve kültürünün temel eserlerinden biri olan Divan-ı lugatit Türk'ü asırlar sonra gün yüzüne çıkaran Ali Emiri Efendi (1857-1924) kendi ifadesiyle "Lamba kenarında kitap mütalaa ederken sabah olmak defa defaatle Vaki oldu. Uyusam kimse yanımda yatamazdı. Okuduğum kitapları Savt-ı aleni ile tekrar edermişim" diyen Ali Emiri Efendi tipik bir kitap kurdudur. Yonya 'da maliye müfettişi olduğum yıllarda Arapça güzel bir kitap bulur ve satın alır. Ancak aldığı kitap eserin birinci cildidir. İkinci cildi de vardır ama kim bilir nerede ve kimde? Uzun araştırmalar sonunda kitabın ikinci ciltinin Kuzey Yemende San'a şehrinde oturan bir şahısta olduğunu öğrenir. Ne pahasına olursa olsun o cildi elde edebilmek için kitabın sahibine arka arkaya mektuplar yazarsa da olumlu cevap alamaz. Bütün rica ve ısrarlarına rağmen adam kitabı satmaya yanaşmaz. Al i Emiri Efendi, ümitsiz ve huzursuzdur. Fakat kitabın peşini bırakmaz. Yüz yüze görüşürse belki adam ikna olabilir düşüncesiyle Yemen 'e gitmeye karar verir. Fakat Yonda nere Yemen nere...
Emiri efendi kitap uğruna katlanamayacağı hiçbir maddi-manevi fedakârlık yoktur. Fakat resmi vazifesini bırakıp nasıl gidecektir. Onun da kolay yolunu bulur ve Bağlı olduğu nezarete müracaat ederek Yemen'e tayinini ister. Allah tan ki, Yemendeki şahıs o günlerde kitabı satmaya razı olurda bir kitap macerası böylece tatlı neticeye bağlanır.
İşin daha da takdis tarafı, Ali Emiri Efendi fakr u zarurete çile dolu ömrü boyunca oluşturduğu paha biçilmez yazmalarla dolu kütüphanesini, sağlığında milletine bağışlama civanmertliğini gösterir. Hem de neye rağmen? Fransızların devrine göre 30.000 altın gibi astronomik bir satın alma fiyatı ve Paris'te adına bir kütüphane, yaşadığı müddetçe yüksek bir maaşla hafız kütüb olarak kitaplarını başında bulunma, emrine Müslüman aşçı ve hizmetkâr verme gibi çok cazip bir teklife rağmen...
Ali Emiri Efendi büyük bir fazilet örneği sergileyerek bu teklife hiç tereddüt etmeden şu cevabı verir: "Efendiler, ben kütüphaneyi milletimin bana verdiği maaşla yaptım. Öldüğüm zaman milletime kalması için. Bir daha böyle bir teklif ile gelirseniz, sizi buradan kovarım."
KAYNAKLAR:
1-Aydın Selim(l994), Bilgi Çağında İnsan, TÖV Yayınları, İzmir, ( Sayfa:38-39-40)
2-Refik İbrahim(2003), Tefekküre Yolculuk, Albatros, İstanbul, (Sayfa:73-74-75)
3-Baran ziya(2004), Kendi Kendine Hızlı Okuma, Zambak Yayınevi, İstanbul (Sayfa: 17-18-19-20-21)
4-Refik İbrahim(!997) Kültürde Dirilmek, TÖV Yayınları, İzmir, (Sayfa:111-112-113-115)

ABDULKADIR GÖK

Hiç yorum yok: